Sevgi

Sevgi; en genel tanımıyla varlıkların her şeye, her ‘realite’ye karşı duyabildikleri “çekilim”dir. (131) Bir başka tanımıyla sevgi; manası insanların anladıkları dar mânâdan çok daha geniş olan; dünyada, en ilkel varlıklardaki “çekilim”lerden “vazife sevgisi”ne kadar sayı sız şekil, cephe ve mahiyetler gösteren; kapsamı ve mahiyeti ‘inkişaf’ oranında değişen; dünya-üstü hakiki tarafı ve çok kapsamlı ve geniş hâli ancak ‘sevgi plânı’nda sözkonusu olan; ruhun kendi plânındaki bilmediğimiz bazı davranışlarının, ‘madde kâinatı’ndaki karşılıkları ya da tezahürleridir ki, insanlarca bir duygu olarak tanınan, “bedenlerin birbirini sevmesi” ifadesiyle kastedilen sevgi, bedenin ince madde kombinezonlarından (Madde kombinezonu) yayınlanan vibrasyonların, enerjilerin tezahürlerinden ibarettir: (136, 34, 130, 132, 36, 135, 310, 308, 309, 131, 11)

Dünyadaki, “bedenlerin birbirini sevmesi” denilen sevgi, çeşitli icap ve nedenlerle meydana gelen veya getirilen, bedendeki (beyindeki) çok ince madde kombinezonlarından yayınlanan yüksek ve süptil vibrasyonların, enerjilerin tezahürlerinden ibarettir, yani bu vibrasyonlarla oluşan çekilimlerden ibarettir. (132, 133, 131)

İnkişaf açısından tanımlamak gerekirse, sevgi; ‘insanlık safhası’ndaki ‘inkişaf mekanizması’nda büyük bir rol oynayan, hem ’diğerkâmlık', hem ‘bencillik’ yollarında kullanılabilen, sonsuz olay varyetelerine neden olarak öz bilgileri arttıran bir inkişaf vasıtasıdır. (134, 133, 129, 130) Vicdan, Kıyas bilgisi

Sevgi denildiğinde daima onun ilk akla gelen dar mânâsı üzerinde durmamak gerekir. (130) İnsanların anladıkları dar mânâdaki sevgi, geniş bir sevgi kavramının inkişaf mekanizmasında almış olduğu büyük rolünün –önemli olmakla beraber– küçük bir kısmıdır. (130) Oysa çok daha geniş mânâda ele alınması gereken sevginin sonsuz cepheleri ve şekilleri vardır. (130) Sevginin inkişaf mekanizması, yani ‘vicdan’ mekanizması karşısındaki rolleri ancak bu geniş mânâsı üzerinde durulmak şartıyla anlaşılabilir ve ancak bu şekilde tekâmüldeki tam kıymeti belirtilebilir. (130)

Varlıktaki duygu ve düşüncelerin ve her şeyin madde olması ve sevginin madde tarafı

Bir ‘varlık’ta cereyan eden hâller, hakikatte ruhlar âleminde mevcut olan, mahiyetlerini bilmediğimiz çok daha geniş ve kapsamlı durum ve davranışların ancak maddi birer timsali, maddi birer görünüşüdürler. (37) Varlık bütün fiil ve hareketleriyle, bütün duygu ve düşünceleriyle madde kombinezonlarından ibarettir. (33, 34) Madde olarak sonsuz hareketler, kombinezonlar, şekiller ve hâllerle bir varlıkta meydana gelen her türlü sevgi, düşünce, vicdan gibi “ruhî denilen” yüksek tezahürler; aslında ruhun kendi plânında mevcut, bilmediğimiz sonsuz davranışlarının kâinatta madde imkânlarına göre fikrî, hissî ve hayatî formlarla tercüme edilmiş karşılıklarıdır. (36) Dolayısıyla, bu hareketlerdeki mânâ ve ifadelerin hepsi ruha ait olmakla birlikte, madde kâinatında ise, ortada, varlığa ait madde hareketlerinden başka bir şey yoktur. (36) Yani insanların “ruhî” veya “manevi” dedikleri bu realitelerin hiçbirinde, maddenin dışına çıkılmamış, hep madde kullanılmıştır. (35) İnsanların “manevi değerler” olarak kabul ettikleri ve madde-üstü saydıkları bütün beşerî hareket tarzları, hâlleri, duyguları, düşünüşleri, inanışları; seyyaliyeti artan madde fonksiyonundan başka bir şey değildir. (34) Ruhun kâinatımızdaki durumu

Sempati, sevgi, antipati, kin, korku, sevinç, gurur, haset, bencillik gibi “sübjektif ruhî durumlar” denilip geçilen hâller –dünyada mevcut olup insanların tanımadıkları– bazı madde enerjilerinden ibarettir. (11) Dünyada madde-üstü görünen en saf, en hissî ve ideal duygu, düşünce ve fiiller, dünyanın en seyyal maddi imkânlarının tezahürlerinden başka bir şey değildir. (34) Sonuç olarak, insanların sevgiyle ilgili, “hissî hareketler” (duygular) diye ifadelendirdiği birçok fiil; yüksek bir sempatizasyon imkânının, yüksek bir madde seyyaliyetinin, yüksek bir madde karşılaşması, tesirleşmesi ve kapsam kazanması kudretinin ifadesidir. (34)

Sevginin dünyadaki kaba hâli ve öz varlıktaki asıl kıymetleri

Bitkilik ve hayvanlık safhalarına nazaran en yüksek formunu insanlığın inkişaf kademelerinde bulan sevgi (dünyadaki insan sevgisi), bedenin bazı çok ince madde kombinezonlarının yayınlamakta oldukları yüksek ve süptil vibrasyonların, enerjilerin tezahürlerinden ibarettir. (132) Bir insanın gerek kendi ‘görgü ve tecrübe’lerinin, yani ‘öz bilgiler’inin ve mukadderat plânı tatbikatlarının icap ve sonuçlarıyla, gerek doğrudan doğruya bir sınav konusu olarak, vazifeli varlıkların müdahaleleriyle, beyninin belirli kısımlarında öyle yüksek ve ince tertiplerde birtakım madde kombinezonları (Madde kombinezonu) ve sistemleri oluşmaya başlar ki, bu ince kombinezonların yayınlamakta oldukları vibrasyon ve enerjiler, onun etrafında çok güçlü ve çekici bir saha, bir manyetik alan meydana getirirler. (132) Fakat burada sözkonusu olan, adi bir mıknatıs akımı (insanlarca bilinen manyetik akım) değildir. (132) Buradaki dalgalar, tanınan mıknatısî (bilinen manyetik) dalgalardan çok daha ince ve onlarla kıyas edilemeyecek derecede yüksek mahiyettedir. (132) Bu manyetik alan, kendisiyle sempatize olabilecek diğer birçok vibrasyonu çekebilecek ve aynı yoldan o diğer vibrasyonların tâbi bulundukları manyetik alanlar tarafından çekilebilecek bir yapıya sahiptir. (132) İşte “bedenlerin birbirlerini sevmeleri” ve “bedenlerin birbirleri tarafından sevilmeleri” ifadelerinin mânâsı budur. (132)

Bedenlerde şu veya bu icapla oluşan ince madde kombinezonları mevcudiyetlerini sürdürdükçe, yayınladıkları vibrasyonlar da mevcudiyetlerini sürdürürler; bu kombinezonlar değiştikçe, bu değişmenin şekil ve derecesine göre, yayınladıkları vibrasyonların da mahiyet ve şiddetleri değişir. (132) Bu kombinezonlar dağılıp ortadan kalkınca, o vibrasyonlar da ortadan kalkar ve sevgi tezahürü biter. (132) Bütün bu işler, kuşkusuz, icaplara göre, yukarıdan gelen tesirlerle olur. (132) Bir sevgi, bir insanın hayatındaki diğer bütün kudretlerde olduğu gibi, o bedenlenmeyi zorunlu kılan lüzum, ihtiyaç ve icaplar süresince ve onlara göre devam eder, zamanı gelince de dağılır veya yozlaşır. (133)

İnsanlarca bir duygu olarak tanınan sevginin bu meydana geliş mekanizması, bedende tezahür eden, insanlarca ruhî denilen bütün his ve ihtirasların meydana geliş şekillerini de kapsar; yani sevgi unsurunun bedendeki oluşma mekanizmasını açıklamak üzere üstte verilen bilgi, diğer bütün duygu denilen unsurların da nasıl oluştuklarını ve bedenle ilişkilerini açıklar. (131)

Nefret ve antipatinin oluşması ve sevgi vibrasyonlarının nefreti yenip yok edebilmeleri şöyle açıklanabilir:

Nefret ve antipati vibrasyonları da sevginin oluşmasında olduğu gibi aynı tarzda, yani beden tarafından kurulan, fakat başka tertiplerde oluşan birtakım ince madde kombinezonlarının yayınlarıdır. (132) Bu kombinezonlar, fizikokimyasal-kaba diğer madde kombinezonlarına oranla bir hayli ince ve süptil olmalarına karşın, sevgiyi oluşturan madde kombinezonlarına oranla kaba kalırlar. (132) Bunlar, üstte sevgi bahsinde açıklandığı gibi, nefret ve antipati duygusu vibrasyonları gönderebildikleri gibi, etraflarından ilgi kurdukları aynı vibrasyonları da alabilirler. (132)

Böylece, sevgi duyanların bedenlerinden sempatik yayınlar çıkarken, nefret veya antipati duyanların bedenlerinden ise etrafa sürekli olarak antipatik dalgalar yayılır. (133) Fakat sempatik yayınların incelik ve kudretleri antipatik yayınlardan daima daha üstündür; dolayısıyla çok güçlü olan sempatik vibrasyonlar, antipatik madde kombinezonlarına yönlendirilmeleri hâlinde, o antipatik kombinezonları silip dağıtabilirler. ( 133) Bu yüzden, sevenler ve sevilebilenler, düşman olan ve kin besleyenlerden çok daha kudretli ve etkili (müessir) durumdadırlar. (133)

Vicdan, realite, idrak (dünya idraki), bilgi (dünya bilgileri), sevgi (dünyadaki sevgi) ve dünyada tezahür eden diğer bütün kıymetler; ancak beyin cevherinin imkânları dahilinde formlarını almış, maddi görünüşlerden ibarettir. (136) Bunların asıl kıymetleri, öz varlıkta meknuz olan kudretlerdedir. (136) Dolayısıyla bunlar, yalnız dünyada geçerli olan ‘yüzeysel zaman’ idrakiyle ölçülebilen, dünya şekil, hâl ve görünüşleridir. (136) Bunların besledikleri, inkişaflarına vasıta oldukları, öz varlıktaki asıl kıymetler ise; öz varlığın tâbi bulunduğu küre zamanının (küresel zamanın) sonsuz diyebileceğimiz idrak imkânlarıyla değerlenen hakiki kıymetlerdir ki, bu kıymetler (tekâmül değerleri), ruhun kâinattaki tekâmül ölçüsünü gösterir. (136)

Sevginin bu kaba cephesi dünyaya ait olan kıymetlerini ifade eder. (136) Sevginin varlığa ait olan, idrakî zaman karşısındaki durumuna ve mânâsına dünya zamanıyla düşünen bir insan asla nüfuz edemez. (136) Aynen, idrakî ya da ‘küresel zaman’ tekniğine tâbi olan, dünyadan sonra geçilecek yarı-süptil âlemin sevgi kombinezonlarının da idrak edilmesi insanlar için mümkün değildir. (136) Ancak, bedenlerinden yükselerek tamamen ayrılmış (Dünya Okulu’nu bitirip dünya bedenleriyle işi kalmamış) varlıklar, o âleme gittikleri zaman, bunların hakiki mânâlarını anlayabileceklerdir. (136) Sevgi plânı. Yüzeysel zaman idrakine bağlı insan sevgisinin yanında, küresel zaman tekniği ile yürüyen ve sevginin öz varlıktaki karşılığı olan vibrasyonların mânâsındaki kapsamın derecesini sezmek, yüzeysel zaman ve küresel zaman bilgilerinin anlaşılmasıyla olanaklıdır. (136) Ancak bu sayede sevginin, insan idraki karşısındaki tek yüzlü, basit, ilkel durumu ile sevginin insan-üstü âlemdeki, sonsuz imajinatif yüzleri içeren izlenimlerinin nihayetsiz kapsamı hakkında, yâni öz bilgiler içinde parlayan görkemli durumu hakkında daha geniş bir sezgi kıyası (bir sezgisel kıyas) yapmak mümkün olur. (136)

Sevginin her şeye yönelebilmesi ve insanlık öncesi safhalardaki tezahürü

Sevgi, herhangi bir şeye karşı duyulan çekilimdir (incizab). (131) Dünyada her şey, her realite, yerine göre ve kişisine göre –her inkişaf kademesinde bulunan– insan ve varlıkları çeşitli tarzlarda kendisine çekebilir. (131) Dolayısıyla her kademede, her şeye karşı sevgi duyulabilir. (131) İşte sevgi bu kadar genel ve kapsamlı bir konudur. (131) Maddelerin birbirine karşı göstermiş oldukları fizikokimyasal alakalar dahi, yüksek varlıklarda görülen sevginin belki en maddi ve ilkel bir hazırlığıdır ki, bu, o safhadaki varlıkların kendilerine mahsus ihtiyaç ve zaruretlerinin birer icabıdır. (131) Bitkilerin, gıdalarını alarak bünyelerine dahil etmeleri, havanın karbonunu, oksijenini çekerek kendi özsularına karıştırmaları, bazılarının güneşe karşı dönmeleri, bazılarının hayvanları içine çekip hazmetmeleri genellikle bu çekilimin fizikokimyasal çehrelerdeki, çeşitli ‘içgüdüler’ tarzında görünen tezahürleridir. (131)

Sevginin bitkilerde basit ve çeşitli mekanizmalarla tezahür eden bu çekilim hâlleri, hayvanlarda bu kadar maddi olmayan ve az çok insanlarınkine yaklaşmış durumlarda görülür.(131) Hayvanlarda, yavruyla, eşle, aileyle, arkadaşlarla ve hatta hemcinslerin dışındaki dostlarla ilgi ve ilişkilerin bazen tümüyle sevgi görünümünü alan varyetelerini gözlemlemek mümkündür. (131) Oldukça geniş bir idrakle duyulan sevginin yüksek ve zengin tezahürleri ise ‘hayvanlık safhası’ndan sonraki ‘insanlık safhası’nda meydana çıkar. (131)

İnsanlık safhasındaki sevginin, inkişafı iki yoldan (müspet ve menfî yollardan) sağlaması ve huzur veya huzursuzluğun asıl nedeni

Dünya hayatında birçok olay (Olaylar) ve sınava (Sınavlar) neden olan sevgi, hem öz bilgilerin meydana gelmesinde, hem de vicdanın inkişafında direkt ve endirekt yollarda rol alan güçlü etkenlerden biridir. (129) Sevgi dünyada, öz bilgilerin artmasını, zenginleşmesini vicdan mekanizmasının hem üst, hem de alt unsurlarını destekleyerek sağlar: Sevgi, öz bilginin artmasını vicdan mekanizmasının bazen üst unsurlarını destekleyerek, müspet yolda meydana getirdiği olaylarla –direkt olarak, şuurlu bir idrakle– sağlarken, bazen de alt unsurlarını tahrik edip (menfî görünen yolda) meydana gelmesine neden olduğu ıstıraplı ve azaplı sonuçlardan doğan kıyas bilgisi yoluyla –endirekt ve otomatik olarak– sağlar. (129-130) Kısaca, hem müspet, hem menfî görünen (menfî görünmekle birlikte, müspet bir sonuç sağlayan) yollarda kullanılabilen sevgi, vicdan mekanizmasında sonsuz olay varyetelerine neden olarak, öz bilgilerin artmasına hizmet eder. (133, 129, 130)

Sırf etinin, sinirlerinin arzularını yerine getirmek için bir kadını seven, cinsellik bencilliğinin kölesi hâline gelmiş bir erkeğin, sevdiği kadını, onun başkasını sevip kendisini terk etmesi üzerine öldürmesi, sevginin menfî yolda kullanılmasına bir örnek olarak gösterilebilir. (125) Katilin gerek yaptığı eylemin ardından dünyada ve gerekse kendi ölümünün ardından spatyom hayatında derece derece çekeceği ıstırap ve acılar, kendisini güçlü bir kıyas bilgisine sokacaktır ki, sonunda kıyas bilgisine varmasına neden olan bu sevgisi, sevginin “menfî görünen yol”dan meydana gelmiş etkileriyle endirekt inkişafa bir örnek oluşturur. (130)

Sevgi yüksek cephesiyle, kudret ve karakterine göre, vicdanın daima üst unsurlarıyla sempatize olmaya eğilimli bulunduğundan, vicdanın denge hattının sürekli olarak yükselmesine neden olur. (133) Yeter ki bu sevgi vibrasyonlarına çeşitli nedenlerden dolayı, özellikle bazı zorunlu, lüzumlu, sınav ve gözlem ihtiyaçlarından dolayı, daha basit ve daha kaba kombinezonların ağır yayınları karışmış olmasın! (133) Mesela bu tür daha basit ve daha kaba kombinezonlardan olan kıskançlık, bencillik, gurur, kibir, kabadayılık, para ve şöhret hırsları gibi, sevgiyi zehirleyici daha kaba “madde kombinezonları” sevgi kombinezonlarına karışabilir. (133) Bu yolla o daha kaba “madde kombinezonları”ndan çıkan ve bedenin ince sevgi kombinezonlarına devamlı olarak kuvvetle ve şiddetle yönelen tesirler, yavaş yavaş sevgi kombinezonlarına etkide bulunarak onların üst kıymetlerini kısmen silmeye ve sonuçta bu kombinezonları yozlaştırmaya başlarlar. (133) Bu takdirde o kombinezonlardan yayınlanan bulanık, karışık ve ağırlaşmış enerjiler, daha alt ‘realite’lerle bağdaşmaya başlayacaklarından (vicdan dengesi aşağıya doğru bozulacağından), vicdan mekanizmasının otomatik olarak işlemelerinin sonuçlandıracağı birtakım ıstıraplı olaylara yol açarlar. (133-134) Vicdan

Bir kısmı vicdanın vazife unsuruna yönelik, diğer kısmı nefsaniyet unsuruna yönelik bir sürü cephesi olduğundan sevgi, vicdan mekanizmasına muhtelif varyeteleriyle dahil olur. (134) İnsanlığın özellikle ilk kademelerinde, sevginin ‘bencillik’ eşliğindeki cepheleri, diğer deyişle daha basit ve daha kaba kombinezonlarla karışmış sevgi şekilleri hâkim durumdadır. (134) Bunlar da bir sürü zahmet, sıkıntı, ıstırap ve azaplara varacak sonuçlara yol açarlar. (134)

Buna karşılık sevgi bazen de, insanı saf ve yüksek tezahürleriyle doğrudan doğruya üst realitelere ulaştırır. (134) Onun bu cephesinde ise, özellikle feragat, fedakârlık, diğerkâmlık, yardım, şefkat gibi, inkişafı hızlandırıcı yüksek, ince diğer madde kombinezonlarının (Madde kombinezonu) da tezahürleri vardır. (134)

Sevginin müspet yoldaki etkilerinin bir örneği şöyle açıklanabilir:

Henüz tecrübesiz bir genç, bir kadını büyük ve temiz maksatlarla sevmektedir. (130) Vicdan safhasında oldukça ilerlemiş bir durumdadır. (130) Fakat kadın, onda istediği meziyetleri görmediği için onu reddetmektedir. (130)

Bunun üzerine delikanlı, kadının takdir ve iltifatını sağlamak için, azimle meziyetlerini arttıracak, kendisine de- ğerler kazandıracak çalışmalara girişir. (130) Bu çalışmaları önceleri sevginin ‘otomatizma’sıyla yapar. (130) Başarısı arttıkça sevginin kapsamı genişlemeye ve mânâsı değişmeye başlar. (130) Bu sayede kendisini daha çok yetiştirmek ihtiyacını duyar, insanlığa yararlı eserler meydana getirmeye çalışır. (130) Herkesi sevmeye, herkes tarafından sevilmeye başlar. (130) Sevgi genelleşir ve ilk basit, tek cepheli formunu, genel ve kapsamlı bir alakanın sonsuz cepheleri içinde kaybeder. (130) Böylece o, ilk sevgisi yolunda yürürken karşılaşmış olduğu bir sürü sonuçlarla öz bilgisini arttırır, yüksek bir vicdan dengesi seviyesinde aktif ve vazife bilgilerine hazırlanmış bir varlık hâline girer. (130)

Özetle, dünyada, sevgi, müspet yoldaki ‘diğerkâmlık’ tarafıyla vicdan mekanizmasının vazifeye yönelik üst unsurlarını takviye edip, inkişafın hızlı ve idrakli bir yürüyüşünü sağlarken; menfî yoldaki ‘bencillik’ tarafıyla da, alt nefsaniyet unsurlarını tahrik edip, inkişafın yürüyüş temposunu ağırlaştıran ve insanı ıstıraplı şartlar içine sokan bir inkişaf vasıtasıdır. (134, 133, 129) Böylece sevgi, birbirine zıt yollardan, her iki takdirde de, öz bilginin artmasına neden olur. (134)

Sevginin vicdan mekanizmasında yerine göre değişen, müspet ve menfî rolleri şöyle örneklendirilebilir:

1- Sevgiyle bir insana yardım edilir, denize düşen birini kurtarmak için fedakârlık yapılır, aç kalan bir kimse doyurulur, ağlayanın gözyaşları dindirilirse, bütün bunların sonunda insana bir ferahlık, bir huzur ve hatta mutluluk duygusu gelir ki, bu, hızlı bir inkişafın şuurdaki tezahürüdür. (134)

2- Buna karşılık sevgi için birçok kalp de kırılır, bir ihanetin cezası da verilir, bir rakibin vücudunun ortadan kaldırılması (aşk yüzünden cinayet) da düşünülür, başkasına fenalık da yapılır ve bunun sonucunda bu kez insanda huzursuzluk ve sıkıntı başlar ki, bu da ağırlaşmış bir inkişafın insan üzerindeki baskısını ifade eder. (134)

Birinci gruptakiler, vicdan mekanizmasının ne kadar yüksek unsurlarına yönelik kudretler ise, ikinci gruptakiler de o kadar “nefsaniyet realiteleri”ni besleyici geri etkenlerdir. (134-135) İnsanlarda, inkişaf kademelerine göre, bunların her ikisi de bulunabilir ve ona göre de sonuçlar doğururlar. (135) Şu hâlde, bir inkişaf kademesi, ne kadar aşağılarda ise, o kademedeki sevgiye karışan bencillik malzemeleri ve vibrasyonları da o kadar fazla; ne kadar yukarılarda ise, yani denge seviyesi ne kadar üstte ise, sevgi unsuru da o oranda saf ve erdem vibrasyonlarıyla zenginleşmiş bulunur. (135)

Sevgi plânındaki sevgi

İnsanların dünyada iken sezip de tanıyamadıkları sevginin hakiki cephesi, ‘sevgi plânı’nda ortaya çıkar. (242) Sevgi plânındaki sevgi, dünyadakine yakın bir tarafı da olmakla birlikte, dünyada anlaşılan ve duyulan sevginin kendisi değildir. (308) Dünyadaki sevgi, ancak, insanları sevgi plânındaki hakiki sevgiye hazırlayıcı bir basamak olabilecek kıymet ve mahiyete sahiptir. (308)

İlk ilkel basamakları dünyada bulunan, bu plandaki sevgi; yarı-süptil âlemin bütün hayatını (tüm kademelerinde geçirilen hayatı) işgal ederek vazife plânının eşiğinde son bulur. (310) Dünya insanları ne sevgi plânındaki, son derece kapsamlı, geniş ve yüksek varyasyonlar gösteren sevgiyi, ne de onun vazifeye doğru kayan varyetelerini asıl mânâsıyla anlayamazlar. (243, 309, 317) Dünyadaki mânâsından çok daha derin bir mânâyı içeren, insanlara meçhul kalmış geniş kapsamıyla, o plândaki sevgi öyle bir sevgidir ki, varlıkları grup grup bir araya toplar ve tam bir ahenk ve intibak hâlinde olunmasını sağlar. (318)

Sevgi plânı

Diğerkâmlık

Kıyas bilgisi

Vicdan